Yer6 Hafıza Projesi'ne Destek Vermek İçin...

Posta Çeki Hesabımız: 8830591 PTT Beyoğlu Şubesi

20 Eylül 2011 Salı

4 Şubat Yer6 Hafıza 94.9 Açık Radyo - Açık Dergi


Yer6 Hafıza
4 Şubat 2011
Bursa Fanzin Sergisi
Yusuf Koçkara
Melih Can Özmen



Janset Karavin: Herkese iyi akşamlar. Ben... Daha doğrusu gene ben Janset Karavin maalesef! Bu akşam planlanan konukların dışında konuklar olmak durumunda oldu programda çünkü Bursa’da bir fanzin sergisi söz konusu ve sergiyi düzenleyen, NB Records’tan iki arkadaşımızı telefonla yayına alacağız. Stüdyoda olamıyorlar, Bursa’da olmaları gerekiyor işleri dolayısıyla. Melih ve Yusuf NB Records’tan bu akşam bizimle beraber olacak... Melih merhaba?

Melih Can Özmen: Merhaba!

J.K.: Nasılsın?

M.C.Ö.: İyiyim, siz nasılsınız?

J.K.: Teşekkürler... Bize bahseder misin NB Records da nedir, ne yapar?

M.C.Ö.: NB Records en başta alternatif kültür-sanat örgütlenmesi olarak düşünüldü. Daha çok sanat için sanat, halk için sanat ikileminden doğan bir üretimle. İlk başta yaptığımız şey müzik üzerineydi, daha sonra Yusuf ve kültürle ilgilenen diğer arkadaşların katılımıyla alternatif kültür sanat faaliyetlerine başladık. 
İlk, fotoğraf sergileriyle başladık; farklı şehirlerden fotoğrafçıları getirdik. Amatör fotoğrafçıları getirdik çünkü, asıl olan, bizim için önemli olan sokaktaki sesti. Daha sonra fanzin işine de böyle girmeye başladık. Fanzin dediğimiz zaten Türkiye’de, her kişinin sesini duyurabildiği, değişik mizah türlerinin ortaya çıktığı bir şey. Bursa’da düzenleyelim dedik; zaten düzenlenmişti, biz ikincisini düzenledik ve daha geniş kapsamlı bir şey olsun istedik. 

J.K.: Bu fanzin sergisi ikincisi Bursa’daki değil mi? 

M.C.Ö.: Evet, Bursa’da ikinci. 

J.K.: Sizin burada getirdiğiniz herhangi bir yenilik söz konusu mu, daha geniş kapsamlı olmasının ötesinde?

M.C.Ö.: Daha önce Bursa’da yapılanda İstanbul merkezli çalışıldı. İstanbul’dan gelen fanzinler veya tek bir merkezden Ankara, İzmir. Bizse posta yoluyla tüm Türkiye’den fanzinleri aldık, herkesin sesini duyurmaya çalıştık. Elimizde 400-500 fanzin birikti ve bunların hepsini sergiledik. Bunların hepsi bir kişinin sesini duyurabildiği şeylerdi; biz her yerden katılım olmasını istedik; tek merkeze indirgemedik olayı. 

J.K.: Anlıyorum... Bir şey daha öğrenmek istiyorum. Galiba, zaten fanzinlerle ilgilisiniz; kendiniz de çıkartmışsınız ve devam da ediyor hala: Kubur Fanzin, değil mi? 
Peki Bursa’dan katılım nasıl oldu? Bursa’da çıkan fanzin-ler diyebilir miyiz, yoksa bir tek fanzin mi var Bursa’da?

M.C.Ö.: Bursa’da aslında birçok fanzinler var fakat fanzinler satılmadığı için –fanzinin satılması yayınlanış amacına aykırı- birçok insan maddi sorunlardan dolayı çıkaramıyor. Biz bunu stüdyo olarak bastırdığımız için stüdyodan kazandığımız parayı fanzine yatırıyoruz. Fanzini insanlara ücretsiz dağıtıyoruz. Sokak dağıtımları yapıyoruz. Stand kuruyoruz sokaklarda. Biz bunu yapabiliyoruz ama bazı arkadaşlarımız bunu başaramıyor çünkü maddi sorular daha öncelikli. Türkiye’de yazşıyoruz, 21. Yüzyıl...

J.K.: Ve fanzinlerin dağıtımıyla ilgili sorunlar var hala, değil mi?

M.C.Ö.: Evet... 

J.K.: Peki bu konuda herhangi bir girişiminiz oldu mu Bursa’da?

M.C.Ö.: Bursa’da şöyle bir kampanya düzenledik NB Records olarak; bütün fanzinleri toplayıp stand stand ilçelerde dağıtmayı düşündük. Bütün arkadaşlara çağrı yaptık, bunu da bir ay içerisinde gerçekleştireceğiz. Yapamayan arkadaşlarımızın da sorunlarını bildiğimiz için, en azından biz de destek olalım istedik. Satım işlemine karşıyız. Fanzin satıldığı zaman önemini yitiriyor. Bugün de bunu yaşadık zaten. Yaptığımız fanzin sergisinde birçok kişi fanzinden para kazanmaya çalışan arkadaşların olduğunu söyledi. 

J.K.: Evet, o büyük bir problem sanırım ama biraz da mecburiyetten de kaynaklanıyor yanılmıyorsam çünkü, satılacak bir alan yok, ulaştırılacak daha doğrusu dağıtımını düzgün yapacak herhangi bir mecra olmadığı için çeşitli kitabevlerine gitmek zorunda kalıyor arkadaşlar ve sonuçta bunlar da fatura kesmek zorunda olan yerler... Nasıl diyelim, işletmeler oldukları için onlardan belli bir ücret talep ediyorlar hatta bu ücretin de bir kısmını kendileri alıyorlar satış karşılığında. Bu durumda tabii fanzin ücretli olmak zorunda oluyor ulaşmak için insanlara. Bunu aşmanın yollarından en kolayı tabii ki insanlarla görüşüp anlaşıp çeşitli mekanlar ayarlamak, standlar kurmak belki de fanzinler için. 
Biz de İstanbul’da buna benzer bir şey yapmaya çalışıyoruz hatta İstanbul dışına taşırmak istiyorduk... 
Tahmin ediyorum şimdi sizin Bursa’da yapacağınız fanzin sergisinin hemen arkasından İstanbul’da yapmak istediğiniz şeyler var. O esnada görüştüğümüzde bu konuda da bazı ortak girişimlerde bulunacağız, en azından Bursa için. 
NB Records’un bundan sonra yapmak isteyeceği şeylerden bahseder misin biraz?

M.C.Ö.: NB Records olarak yapmak istediğimiz şey, sistemin yarattığı kültür sanat faaliyetlerinin dışında, alternatif bir faaliyet döngüsü yaratmak. Çünkü Türkiye’de sanat paraya dönüşütürülüyor artık, tamamen kar amacıyla yapılyor sanat. Biz bunu biraz aşmak istiyoruz. Her şehirde farklı arkadaşlara ulaşıp, farklı, kolektif bir iş çıkartmak. Her şehirde farklı insanların sesini duyurmak. Aslında amacımız bu, o yüzden sadece fanzine de indirgemiyoruz. Herkesin farklı yetenekleri, farklı alanları olduğu için konserler, sergiler bizde çeşitleniyor aslında. Farklı tarzda konserler düzenliyoruz; üç dört tane sahne kuruyoruz. Fanzin sergisinde de öyle yaptık mesela. Fanzin sergisinden önce fotoğraf sergisi yaptık, ardından fanzin ve şu an önümüzde gene galeri tarzı bir sergi var; fotoğraf sergisi yapacağız ama bunda da daha çok insan ve insanın doğayla etkileşimi üzerine bir şey yapacağız ve bunu da genelde amatör sanatçılar üzerinden yapacağız. Profesyonel fotoğrafçı olarak İstanbul’dan Deniz İlgün adlı bir arkadaşımız var onu çağırdık; deneyimlerini anlatması için. Diğerleri tamamen amatör fotoğrafçılar olacak çünkü biz bu işten para kazanmak istemiyoruz. Kar amacı gütmüyoruz bunu yaparken. Tamamen kültür sanat adına bir şey yapmak istiyoruz. 

J.K.: İstanbul’da düşündüğünüz etkinlikte de benzer bir durum söz konusu sanırım; sadece fanzin sergisiyle kalacak bir etkinlikten bahsetmiyoruz. Bunun dışında gene müzikle, fotoğrafla, çeşitli sanat dallarıyla hatta sokak sanatlarıyla ilgili bazı etkinliklerden bahsediyoruz, değil mi?

M.C.Ö.: İstanbul Taksim civarında yapmak istediğimiz şey şöyle; tiyartoların olduğu, canlı, doğaçlama tiyatroların olduğu, pantomimlerin yapıldığı, bir tarafta fanzin sergisi yapılırken panolarda, diğer taraflarda fotoğraf  sergilerinin ve konserlerin olduğu bir şey. Tamamen o İstiklal’deki bütün caddeyi kültür sanata kapatmak anlamında düşünüyoruz. 

J.K.: Ve bunun için birçok insanla zaten görüşüyorsunuz şu anda?

M.C.Ö.: Evet, görüşmelerimiz başladı. İstanbul’a da geleceğiz bu fanzin sergisinden sonra zaten bir karar almıştık İstanbul’la ilgili; İstanbul’da bir araştırma yapacaktık. Fanzin sergisinin ilk gününü atlattık, açılış günüydü bugün...

J.K.: Nasıl geçti?

M.C.Ö.: Beklenenden düşük olsa da gene de katılım Bursa için iyiydi. Diğer şehirlerden gelen arkadaşlarımız olmasına rağmen Bursa’dan katılım fazlasıyla yüksekti. Biz sadece diğer şehirlerden de katılım olmasını bekliyorduk ama maddi sorunlar karşımıza çıkıyor orada üniversiteli arkadaşlarımız için. Sadece Bursa yerelinde tıkılı kaldı, diğer şehirlerden gelenler sayılıydı. 

J.K.: İnsanların bir araya gelmesi ve daha hızlı bir iletişim kanalı açılması bakımından faydalı oldu, belki de başka kolektif çalışmalara sebep olabilecek bir zemin oluşturuldu diyebilir miyiz?

M.C.Ö.: Evet bugün gelen çok insan bunları konuştu; daha sonra neler yapabiliriz ortaklaşa, daha yeni faaliyetleri nasıl yürütebilirizi. Biz onların hepsiyle bir görüşme kararı aldık, gene toplantı tarzında bir şey yapacağız bir iki haftaya kadar. Herkesle birlikte onları konuşacağız; fanzin dışında neler yapabiliriz, konserler dışında, NB Records’un yaptığı geleneksel şeylerin dışında. 

J.K.: En azında böyle bir platformun bir iki günlüğüne de olsa bir yerde oluşması bu açıdan faydalı olabiliyor yani... Peki Kubur Fanzin’le ilgili birkaç şey öğrenmek istiyorum... Sen mi yanıt verebilirsin bu konuda yoksa Yusuf’a mı aktarmak istersin?

M.C.Ö.: İsterseniz Yusuf arkadaşıma aktarayım ben telefonu...

J.K.: Çok teşekkür ederim Melih, iyi akşamlar diliyorum sana.

M.C.Ö.: İyi akşamlar, görüşmek üzere.
Yusuf Koçkara: Merhabalar!

J.K.: Merhabalar Yusuf, nasılsın?

Y.K.: İyiyim sağolun, siz nasılsınız?

J.K.: Teşekkür ederim. Bütün bu yaptıklarınız ettiklerinizi, yapmak istediklerinizi dinledikten sonra sanıyorum biraz da Kubur Fanzin’den bahsetmek lazım çünkü tahmin ediyrum NB Records’un bu gibi işlere girişmesine sebep olan insanlardan birisi de sensin?

Y.K.: Evet elbette.

J.K.: Peki bize bahseder misin biraz Kubur Fanzin nasıl başladı, hala devam ediyor mu ve ne durumda?

Y.K.: Aslına bakarsanız Kubur Fanzin’i NB Records’tan bağsız olarak Sert Fanzin adıyla başlatmıştık. Bir arkadaşımla beraber Fight Club ve V for Vendetta’yı izledikten sonra, oradan aldığımız ilhamla olmuştu. Ama daha sonra, Melih Can’la da tanıştıktan sonra aynı zamanda Sert isminin hem biraz insanlarda belli bir beklenti yaratması, hem de biraz da ne yalan söylemek gerekir? Biraz da ağır lügatından kaynaklı insanların da pek ciddiye almayacağı bir isim olduğundan Kubur ismi’ni tercih ettik. Geçtiğimiz günlerde ilk sayısını da çıkarmıştık. Kubur.org adresinden ulaşabilirler bizim ilk sayımıza. 

J.K.: Bir taraftan onları elektronik ortamda da yayınlıyorsunuz yani bir süre sonra?

Y.K.: Aslına bakarsanız bizim normal fanzinden farklı olarak daha çok e-fanzin tarzı bir şey olduğumuzu söyleyebilirim; sonuçta biraz da hani maliyet hesabı işin içine girdiğinde elektronik ortamda fanzin işleri biraz daha ucuza gelmesiyle beraber biraz daha fazla insana ulaşması... Bizi bu yönde cezbediyor ancak, sergi için bir basım söz konusu olmuştu; onun dışında...

J.K.: Evet mesela sergide kapak gerekiyordu size ama e-fanzinde kapak... sonu.ta matbuu bir şeye dönüşmek gerekiyordu; sadece kapağı kullandınız o halde sergide ve siz aslında Kubur’u basılı olarak çıkartmıyorsunuz, fotokopi olarak falan?

Y.K.: Basılı olarak şöyle... Fanzini dağıtmak üzere bayağı bir basıldı...

J.K.: Az insana ulaşıyor tabii...

Y.K.: Tabii daha az insana ulaşıyor. Basılı olarak çıkıp birisinin dağıtması gerekiyor. Birinin gelip alması gerekiyor sizden onu ancak elektronik ortamda biri bilgisayarının başında, evinde bile olsa rahat rahat ulaşabiliyor hani o açıdan biraz daha elektronik ortamı tercih ediyoruz. 

J.K.: Peki tek sayı mı çıktı şu ana kadar?

Y.K.: Kubur fanzin adıyla bir sayı. Sert Fanzin olarak gene elektronik fanzin olarak şöyle yapmıştık; bir blog kurup onun üzerinden sayıları ve yazıları aktarıyorduk. Tabii onlar şu anda Kubur fanzin hanesine yazılamaz olsa da gene de dört sayımız vardı. 

J.K.: Bir altyapı çalıması olmuş olabilir Kubur için bu?

Y.K.: Tabii, biz de bir şeyler yazarken piştik, yazdıklarımız bize belli eleştirilerle geri döndü. 

J.K.: Tam da oraya gelecektim biliyor musun? Peki içerik nedir diye soracaktım? Çünkü fanzinlerde biliyorsun birçok ana tema olabilir; müzikle ilgili olabilir fanzin, street art ile ilgili olabilir ki burada ağırladık gene başka konuklar bu konularla ilgili işler yapmış, siz Kubur’da ve Sert’te de daha öncesinde ne gibi bir içeriği tercih ediyordunuz?

Y.K.: Doğrusunu söylemek gerekirse ben yazı yazan arkadaşlara bir şekilde bir konu sınırlaması getiremiyorum. Bu bir fanzin ve herkes yazdığı sürece kendi sesini duyurmakta özgür. Kendi yazılarım açısından konuşabilirim; tplumsal olaylra değinmeyi seviyorum. Sonuçta fanzin çıkartmaktaki amacımız topluma sesimizi ve düşüncelerimizi duyurmak. Dolayısıyla ben lafı fazla uzatmadan ne söylemek istiyorsam onu söylüyorum. Gerekirse politik, gerekirse toplumsal bir konuda bir şeyler yazıyorum. Necati diye bir arkadaşım vardı mesela o, mizahi yazıları sevdiği için, mizahi öğreleri kullanarak mizah yaptı o fanzinde. Başka bir arkadaş gelip yazmak isterse ona da kendi temasını seçmesinde hiçbir sınır koymayacağız. 

J.K.: Aslında fanzinlerdeki bu özgürlük, normalde basılı yayınlarda elde edilemeyen bir özüdürlük alanı sağlıyor yazmak isteyen insanlara ve bu açıdan bile bakarsak fanzin aslında çok önemli, değerli bir şey...

Y.K.: Evet elbette. Bugün fanzin sergisinde gelen arkadaşlarla konuşurken, onlarında böyle bir yerlerde yazmak istediğini ancak, henüz fanzin olgusunu, fanzinin ne olduğunu kafalarında oturtamadıkları için genelde bu heveslerinin kursaklarında kaldığını duyduk. Bugün gerçek fanzinin ne olduğunu düşünürsek aslına bakarsanız herkesin kendi fanzininde veyahut da gidip de bir fanzinde yazabilmesi bir özgürlüktür. Çünkü kendi sesini duyurması amaçlı olduğu için zaten çıkış noktası da, fanzinlerin sonuçta bandrollü dergilerden farkı bu özgürlük ve her insana kendi sesini duyurabilme özgürlüğünü verebilmesidir. 

J.K.: Bütün bunların üstünde, arta kalan tek sorun çok fazla insana ulaşamamak ve bunun çözümlerinden birisi de sizin yaptığınız gbi internet üzerinden... internet ortamını kullanmak belki de. Bir yandan da fanzinlerin basılı halde insanların eline ulaşması ya da en azından –basılı derken tabii bunun fotokopi olması da mümkün- elle tututlur, bir kağıt üzerinde görülebilmesi de önemli gibime gelior benim. Mesela biz burada Yer6 Hafıza Projesi’ni gerçekleştirirken tabii elektronik ortamda çıkmış olan bütün fanzinleri de topluyoruz bir taraftan ama bunlar basılı olarak elimizde olursa fiziksel olarak bir kütüphane kurabilme şansımız doğacak, dolayısıyla da önemsiyoruz bunu. Sen ne düşünüyorsun bu konuda? Sadece elektronik ortamda olması yeterli olabilir mi fanzinin?

Y.K.: Sadece elektronik ortamda olması aslında şöyle bir dezavantaj sağlıyor insanlara; bu fanzini kırk yaşındaki bir adama okutamıyorsunuz. Belki de kitlenizi daraltmış oluyorsunuz. Kitlelere ulaşmaktan bahsederken söylediğimiz gibi. İnternet belli bir yaş grubuna hem de çok geniş bir bçimde ulaşmamızı sağlayabiliyor...

J.K: O galiba Yusuf biraz da kuşaklar arası farktan da kaynaklanıyor; bu teknolojinin yeni bir teknoloji olarak algılanmasından. O aşılacak bir problem aslında önümüzdeki yıllarda ama...

Y.K.: Önümüzdeki yıllarda aşılacak olması muhtemeldir ama, biz bugünü ve kısa vaadede geleceği düşündüğümüz zaman basılı olması çok daha önemli. Sonuçta hem kalıcıdır da...

J.K.: Evet işte...

Y.K.: O fanzini bir kütüphaneye koyduğunuzda siz ve muhafaza ettiğinizde belki yüz yıllar boyunca dayanır ancak, elektronik ortamda aynı şeyi söyleyemeyiz.

J.K.: Bunun bir garantisi yok!

Y.K.: Acı bir gerçektir; biz Sert Fanzin olarak çıkardığımızda, host ve domain de dolunca, biz de yedeğini almadığımız için heba oldu.

J.K.: Siz de kaybettiniz, böylelikle tüm toplumsal bellek de kaybetmiş oldu...

Y.K.: Aynen öyle. O dönemde sadece elektronik olarak yapmayı düşünüyorduk. Bugün elimizden geldiğince, maddi kaynağımız elverdiğince basıp insanlara da dağıtıyoruz. İlk sayı olduğu için bu; geçen hafta çıkardık biz bunu, çok zaman olmadı daha. Elimize para geçtikçe basıyoruz... Diğer dergilerle yarışabilecek, kıyaslanabilecek bir şey olamadı. 

J.K.: Çok teşekkür ediyorum sana da Melih’e de; zaten İstanbul’daki etkinlikler için şubat ayı bitiminde İstanbul’da olacaksınız, görüşeceğiz, burada da beraber olacağız... Ayrıca da burada fanzin sergisini gerçekleştirdiğimiz zaman; umuyorum beraber, yardımlaşarak, gene programa davet etmek istiyorum sizi fakat bu sefer stüdyoda konuk olarak diliyorum...

Y.K.: Biz de sonuçta söz hakkı almaktan, sözümüzün duyulmasından, düşüncelerimizin duyulmasından gayet memnunluk duyarız, İstanbul’a geldiğimizde de programınıza konuk ederseniz eğer bu bizi çok mutlu eder. 

J.K.: Mutlaka istiyoruz. Teşekkür ederim tekrar Yusuf. İyi akşamlar.

Y.K.: İyi akşamlar.